Yazılı kaynaklardan günümüze gelen bilgilerin ışığında Orta Asya’dan Balkanlara geniş bir coğrafyada farklı isimlerle benzer malzemeler kullanılarak boza yapıldığı bilinmektedir
17. yüzyılda Bursa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Bursa hanlarını anlattıktan sonra bir Han’ın kapısında bir fıçı boza asılı olduğunu ve yanında sülüs hattıyla “Bu fıçıyla bu bozayı içen sığırdır, Bu çömçeyle içen âdemdir” yazdığını belirtmiştir.
Boza yapımında temel malzeme olarak mısır, akdarı ve beyaz buğday kullanılmaktadır. Boza yapımında kullanılan yerli mısır olarak adlandırılan küçük koçanlı ve sekiz sıra mısır ile akdarı ve buğday değirmende öğütülür. İrmik büyüklüğünde öğütülen hububatlara “yarma” adı verilmektedir. Mısır, darı ve buğdayın pişme süreleri ayrı olduğu için ayrı kazanlarda pişiriliyor. Piştiğini anlamak için tahta kaşıkla karıştırılırken kaşığa alınan hububatlar ezilmeye başladığında boza yapımı için hazır olduğu anlaşılır. Aynı kazana alınan mısır, darı ve boza sürekli karıştırılarak kıvamı ayarlanmaya çalışılır boza kıvamına gelinceye kadar karışımın içine su ilave edilir.
Genellikle kış aylarında yaygın olarak tüketilen boza, Kapalıçarşı ve Hanlar Bölgesinde, sokak satıcısı bozacılar tarafından kahvehanelerde ve akşam saatlerinde sokaklarda, yüksek sesle bağırarak, çıngırakları, ellerinde güğümleri, bellerinde tarçın kutusu, bardakları ve fenerleri ile mahalle aralarında, boza satılmaktadır.